12- YÛSUF SÛRESİMekke döneminde inmiştir. 111 âyettir. Bu sûrede Yûsuf Peygamberin hayatta karşılaştığı sıkıntılar ve bunlara sabrederek nasıl başarıya ulaştığı anlatılmakta ve inananlar için faydalı öğütler, önemli mesajlar verilmektedir. Kuranda baştan sona kadar bir tek konuyu anlatan tek sûre budur. Bismillâhirrahmânirrahîm. 1. Elif Lâm Râ.[1] Bunlar, apaçık Kitabın âyetleridir.[2] 2. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kuran olarak indirdik. 3. Sana bu Kuranı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin. 4. Hani Yûsuf, babasına Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı demişti. 5. Babası, şöyle dedi: Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır. 6. İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshaka nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 7. Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır. 8. Kardeşleri dediler ki: Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.[3] 9. Yûsufu öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz. 10. Onlardan bir sözcü, Yûsufu öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın dedi. 11. Babalarına şöyle dediler: Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz. 12. Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz. 13. Babaları, Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum. 14. Onlar da, Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz dediler. 15. Yûsufu götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin diye vahyettik. 16. (Yûsufu kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler. 17. Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsufu da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın dediler. 18. Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allahtır. 19. Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, Müjde! Müjde! İşte bir oğlan! dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu. 20. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.[4] 21. Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz. İşte böylece biz Yûsufu o yere (Mısıra) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler. 22. Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. 23. Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, Haydi gelsene! dedi. O ise, Allaha sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler dedi. 24. Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı. 25. İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsufun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır. 26. Yûsuf, O, benden arzusunu elde etmek istedi dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yûsuf) yalancılardandır. 27. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O (Yûsuf) ise, doğru söyleyenlerdendir. 28. Kadının kocası Yûsufun gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür. 29. Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin. 30. Şehirde birtakım kadınlar, Azizin karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz dediler. 31. Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsufa, Çık karşılarına dedi. Kadınlar Yûsufu görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir dediler. 32. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak. 33. Yûsuf, Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum dedi. 34. Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 35. Sonra onlar, Yûsufun suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular. 36. Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm dedi. Diğeri, Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz dedi. 37. Yûsuf dedi ki: Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allaha inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım. 38. Atalarım İbrahim, İshak ve Yakubun dinine uydum. Bizim, Allaha herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allahın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler. 39. Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı? 40. Siz Allahı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allaha aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. 41. Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir. 42. Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, Efendinin yanında beni an, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı. 43. Kral, Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın dedi. 44. Dediler ki: Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz. 45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsufu) hatırladı ve, Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin dedi. 46. (Zindana varınca), Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler dedi. 47. Yûsuf dedi ki: Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın. 48. Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek. 49. Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar. 50. Kral, Onu bana getirin dedi. Elçi, Yûsufa gelince (Yûsuf) dedi ki: Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir. 51. Kral, kadınlara, Yûsuftan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi? dedi. Kadınlar, Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz dediler. Azizin karısı ise, Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir dedi. 52. (Yûsuf), Benim böyle yapmam, Azizin; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allahın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi dedi. 53. Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir dedi. 54. Kral, Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin. 55. Yûsuf, Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim dedi. 56. Böylece Yûsufa, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz. 57. Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allaha karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. 58. (Derken) Yûsufun kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı, onlar ise Yûsufu tanımıyorlardı. 59. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim. 60. Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek (zahire) bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın. 61. Dediler ki: Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız. 62. Yûsuf, adamlarına dedi ki: Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler. 63. Onlar, babalarına döndüklerinde, Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi (Bünyamini) bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz dediler. 64. Yakub onlara, Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir dedi. 65. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir dediler. 66. Babaları, Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, Allah söylediklerimize vekildir dedi. 67. Sonra da, Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allahtan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allahındır. Ben Ona tevekkül ettim.[5] Tevekkül edenler de yalnız Ona tevekkül etsinler dedi. 68. Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allahtan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler. 69. Yûsufun huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamini yanına bağrına bastı ve (gizlice) Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme dedi. 70. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi: Ey kervancılar! Siz hırsızsınız. 71. Yûsufun kardeşleri onlara dönerek, Ne yitirdiniz? dediler. 72. Onlar, Hükümdarın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim dediler. 73. Dediler ki: Allaha andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz. 74. Onlar, Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir? dediler. 75. Onlar da: Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız dediler. 76. Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsufa böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allahın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır. 77. Dediler ki: Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı. Yûsuf, bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor dedi. 78. Onlar, Yûsufa: Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz dediler. 79. Yûsuf, Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allaha sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz dedi. 80. Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır. 81. Siz babanıza dönün ve deyin ki: Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık edeceğini) bilemezdik. 82. Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. 83. Yakub, Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir dedi. 84. Onlardan yüz çevirdi ve, Vah! Yûsufa vah! dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu. 85. Oğulları, Allaha yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusufu anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın dediler. 86. Yakub, Ben tasa ve üzüntümü ancak Allaha arz ederim. Ben, Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim dedi. 87. Ey oğullarım! Gidin Yûsufu ve kardeşini araştırın. Allahın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allahın rahmetinden ümidini kesmez. 88. Bunun üzerine (Mısıra dönüp) Yûsufun yanına girdiklerinde, Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır dediler. 89. Yûsuf dedi ki: Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz? 90. Kardeşleri, Yoksa sen, sen Yûsuf musun? dediler. O da, Ben Yûsufum, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez dedi. 91. Dediler ki: Allaha andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik. 92. Yûsuf dedi ki: Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir. 93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin dedi. 94. Kervan (Mısırdan) ayrılınca babaları, Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsufun kokusunu alıyorum dedi. 95. Onlar da, Allaha yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın dediler. 96. Müjdeci gelip gömleği Yakubun yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi? dedi. 97. Oğulları, Ey babamız! Allahtan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik dediler. 98. Yakub, Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir dedi. 99. (Mısıra gidip) Yûsufun huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve Allahın iradesi ile güven içinde Mısıra girin dedi. 100. Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsufa) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. 101. Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat. 102. İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin. 103. Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir. 104. Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kuran) âlemler içinde ancak bir öğüttür. 105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler. 106. Onların çoğu Allaha ancak ortak koşarak inanırlar.[6] 107. Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular? 108. De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allaha çağırırız. Allahın şanı yücedir. Ben, Allaha ortak koşanlardan değilim. 109. Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allaha karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? 110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez. 111. Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kuran, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir.
[1] . Bu harflerle ilgili olarak Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız. [2] . Bu âyet, Elif, Lâm, Râ. Bunlar, açıklayıcı Kitabın âyetleridir şeklinde de tercüme edilebilir. [3] . Yûsuf ile Bünyamin bir anadan, diğer kardeşler ise başka anadan idiler. [4] . Âyetin bu kısmı, Zaten onu hemen elden çıkarmak istiyorlardı şeklinde de tercüme edilebilir. [5] . Tevekkül, bir iş konusunda yapılması gereken her şeye başvurduktan sonra, o işin sonucunu Allaha havale ederek Ona güvenmektir. [6] . Müşrikler, Allahın varlığına inanmakla birlikte, ilâh edindikleri kimseleri veya şeyleri Allah ile aralarında aracı ilâhlar olarak kabul ederler veya ancak Allaha nisbet edilebilecek nitelikleri ilâh edindikleri bu şeylere verirler. (Konu ile ilgili olarak bakınız: Zümer sûresi, âyet, 3) |