25- FURKÂN SÛRESİMekke döneminde inmiştir. 68-70. âyetlerin Medine döneminde indiği konusunda bir rivayet de vardır. 77 âyettir. Sûre, adını ilk âyette geçen el-Furkân kelimesinden almaktadır. Furkân, hak ile batılı birbirinden ayıran demek olup Kuranın isimlerinden biridir. Sûrede temel konular olarak Hz. Peygamberin tüm insanlığa gönderildiği, onun tebliğ sırasında karşılaştığı zorluklar ve şirkin kökünün kazınacağı, geçmiş ümmetlerin hayatlarından bazı örnekler de verilerek ele alınmaktadır. Bismillâhirrahmânirrahîm. 1. Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkânı indiren Allahın şanı yücedir. 2. O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir. 3. (İnkâr edenler), Allahı bırakıp hiçbir şey yaratmayan ve zaten kendileri yaratılmış olan, üstelik kendilerine fayda ve zararları dokunmayan, öldürmeye, yaşatmaya ve ölüleri diriltip kabirden çıkarmaya güçleri yetmeyen ilâhlar edindiler. 4. İnkâr edenler, Bu Kuran, Muhammedin uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir dediler. Böylece onlar haksız ve asılsız bir söz uydurdular. 5. (Bu Kuran, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır dediler. 6. (Ey Muhammed!) De ki: O kitabı göklerin ve yerin sırrını bilen indirmiştir. Şüphesiz O, bağışlayandır, çok merhamet edendir. 7. Dediler ki: Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır. Ona bir melek indirilseydi de, bu onunla beraber bir uyarıcı olsaydı ya! 8. Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya! Zalimler, (inananlara): Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz dediler. 9. (Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan) saptılar. Artık onlar doğru yolu bulamazlar. 10. Dilerse sana bundan daha güzelini, içinden ırmaklar akan cennetleri verebilecek olan, sana saraylar kurabilecek olan Allahın şanı yücedir. 11. Hayır, onlar Kıyameti de yalanladılar. Biz ise o Kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi hazırlamışızdır. 12. Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler. 13. Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman orada, yok olup gitmeyi isterler 14. (Kendilerine) Bugün bir kere yok olmayı istemeyin, birçok kere yok olmayı isteyin! (denir.) 15. De ki: Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allaha karşı gelmekten sakınanlara vadedilen ebedîlik cenneti mi? Orası onlar için bir mükâfat ve varılacak bir yerdir. 16. Ebedî olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir vadidir. 17. Rabbinin, onları ve Allahı bırakıp da taptıkları şeyleri bir araya getireceği ve (taptıklarına), Siz mi saptırdınız benim şu kullarımı, yoksa onlar kendileri mi yoldan saptılar diyeceği günü hatırla. 18. Onlar, Seni eksikliklerden uzak tutarız. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helâke giden bir toplum oldular derler. 19. (İlâh edindikleriniz) söyledikleriniz konusunda sizi yalancı çıkardılar. Artık kendinizden azabı savmaya gücünüz yetmeyecek ve kendinize yardım da edemeyeceksiniz. Sizden kim de zulüm ve haksızlık ederse, ona büyük bir azap tattırırız. 20. Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir. 21. Bize kavuşacaklarını ummayanlar, Bize melekler indirilseydi, yahut Rabbimizi görseydik ya! dediler. Andolsun, onlar kendi benliklerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir taşkınlık gösterdiler. 22. Fakat melekleri görecekleri gün, işte o gün suçlulara hiçbir müjde yoktur. Eyvah! Biz Allahın rahmetinden tamamen uzaklaştırılmışız[1] diyecekler. 23. Onların yaptıkları bütün amellerine yöneldik ve onları dağılmış zerreciklere çevirdik. 24. O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir. 25. O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir. 26. O gün gerçek hükümranlık Rahmânındır ve kâfirlere zorlu bir gün olacaktır. 27. O gün zalim kimse, (çaresizlik içinde) ellerini ısırıp şöyle diyecektir: Ne olurdu ben de peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım! 28. Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim! 29. Andolsun, Kuran bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir. 30. Peygamber, Ey Rabbim! Kavmim şu Kuranı terk edilmiş bir şey hâline getirdi dedi. 31. Biz, işte böyle, her peygamber için suçlulardan bir düşman yarattık. Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. 32. İnkâr edenler, Kuran ona bir defada toptan indirilseydi ya! dediler. Biz, Kuranla senin kalbini pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.[2] 33. Onlar sana hiçbir misal getirmezler ki (buna karşılık) sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getirmiş olmayalım. 34. Yüzüstü cehenneme sürüklenecek olanlar var ya; işte onlar konumları itibariyle daha kötü, tuttukları yol itibariyle daha sapıktırlar. 35. Andolsun, Biz, Mûsâya Kitabı (Tevratı) verdik ve kardeşi Hârûnu da ona yardımcı kıldık. 36. Onlara, Âyetlerimizi yalanlayan topluluğa gidin dedik. Nihayet o kavmi yerle bir ettik. 37. Nûh kavmini de, Peygamberleri yalanladıkları vakit suda boğduk. Onları insanlara bir ibret yaptık ve zalimlere elem dolu bir azap hazırladık. 38. Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halkını[3] ve bunların arasında pek çok nesilleri de helâk ettik. 39. Bunların her birine misaller getirdik, (öğüt almadıkları için) hepsini kırıp geçirdik. 40. Andolsun, senin kavmin, belâ yağmuruna tutularak yok edilen kente uğramışlardır. Yoksa onu görmüyorlar mıydı (ki ibret almadılar)? Hayır! (Görüyorlardı fakat) tekrar dirilmeyi ummuyorlardı. 41,42. Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. Allahın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilâhlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilâhlarımızdan uzaklaştıracaktı (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman, yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler. 43. Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın? 44. Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar. 45. Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. 46. Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik. 47. O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır. 48,49. O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik. 50. Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler. 51. Dileseydik her memlekete bir uyarıcı gönderirdik. 52. Öyle ise kâfirlere itaat etme, onlara karşı bu Kuranla büyük bir mücadele ver. 53. O, birinin suyu lezzetli ve tatlı, diğerininki tuzlu ve acı olan iki denizi salıverip aralarına da görünmez bir perde ve karışmalarını önleyici bir engel koyandır. 54. O, sudan bir insan yaratıp ondan soy sop ve hısımlık meydana getirendir. Rabbin, her şeye hakkıyla gücü yetendir. 55. Onlar, Allahı bırakıp, kendilerine ne faydası ne de zararı dokunan şeylere kulluk ederler. Kâfir, Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır. 56. Biz, seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. 57. De ki: Ben buna karşılık sizden dileyen kimsenin, Rabbine giden yolu tutmasından başka herhangi bir ücret istemiyorum. 58. Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allaha) tevekkül et. Onu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter! 59. Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan, sonra da Arşa[4] kurulan Rahmândır. Sen bunu haberdar olana sor! 60. Onlara, Rahmâna secdeye kapanın denildiğinde Rahmân da nedir? Senin bize emrettiğine mi secde edeceğiz? derler ve bu onların nefretini artırır. 61. Göğe burçlar yerleştiren, orada bir ışık kaynağı (güneş) ve aydınlatıcı bir ay yaratanın şanı çok yücedir. 62. O, öğüt almak isteyen ve çok şükredici olmayı dileyen kimseler için geceyi ve gündüzü birbiri ardınca getirendir. 63. Rahmânın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, selâm! der (geçer)ler. 64. Onlar, Rabblerine secde ederek ve kıyamda durarak geceleyenlerdir. 65. Onlar, şöyle diyenlerdir: Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir! 66. Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası. 67. Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır. 68. Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, haksız yere, Allahın haram kıldığı cana kıymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. 69. Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır. 70. Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 71. Kim de tövbe eder ve salih amel işlerse işte o, Allaha, tövbesi kabul edilmiş olarak döner. 72. Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, vakar ve hoşgörü ile geçip gidenlerdir. 73. Onlar, kendilerine Rabblerinin âyetleri hatırlatıldığı zaman, onlara kör ve sağır kesilmezler. 74. Onlar, Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allaha karşı gelmekten sakınanlara önder eyle diyenlerdir. 75. İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır. 76. Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır! 77. (Ey Muhammed!) De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.
[1] . Âyetin son kısmı, Melekler de onlara, Size bugün sevinçli hiçbir haber yok diyecekler şeklinde de tercüme edilebilir. [2] . Âyetin son kısmı, Biz Kuranı senin kalbine yerleştirmek için onu kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk şeklinde de tercüme edilebilir. [3] . Ress halkı, taşlarla örülmüş kuyuların etrafında yerleşen topluluk demektir. Putlara tapan bu insanlar bir görüşe göre Şuayb peygamberin kavmi idi. [4] . Arş, kudret ve hâkimiyet tahtı, sınırsız kudret makamı demektir. |