Önce Vatan
Diyenler
18 Mart
1915 yılında Çanakkalenin Gelibolu yarım adasında son bulan, 19 Şubat
1915 günü başlamış olan günümüzde Çanakkale denilince akıllara ilk gelen
tarihde o güne kadar bir benzerine rastlanmayan vahşetin 95. yıl dönümü
münasebeti ile ela aldığım bu yazımda sizlere bir çoğumuzun bildiginiz
sandıgım! Çanakkale savunmasını veyahut da ordaki kahraman Türk
evladının verdiği mücadelyi, Ezineli Yahya çavuşu, Seyit onbaşı ve 276
kg topu veya Sorgunlu kınalı Hasanı, işe yaramaz diye bir kenara
bırakılan elde malzeme kalmayınca boğaza Nusret mayın gemisi ile döşenip
düşman gemilerinin korkulu rüyası olan 26 yüzde yüz yerli kutlu
mayınıları anlatmak değil, bunları bilmek ögrenmek elbetteki içinde
zerre kişilik taşıyan her Türkün görevidir diye düşünüyorum.
Aşağıda
anlatacam konuyu anlıya bilmek için tabiki Çanakkalede, Sarıkamışıdan ve
diğer muharebelerimizden haberdar olmak gerekmektedir.
Benim bu
yazımda kaleme almak istediklerim öncelikle günümüz insanın bilinç
altına kazınmak istenen bagzı deyimlerdir.
Bagzen bir
olayı anlatırsınız ne demek istediğinizi o günün şartlarında kimse
anlamaz ama zamanı geldiğinde anlatırsanız tabiri caizse taşı gediğine
koymuş olursunuz.
Biz
malesef millet olarak çok hissi davrandığımız için bir çok
kararlarımızıda alel acele veriyoruz. Bir deyim vardır bir kişiye
kırk defa deli dersen delirirmiş bu söz defalarca aynı şeylerin
tekrarlanması sonucu onun kolay ezberlettirilip kabul bulacağını
anlatmak istiyor herhalde.
Günümüzde
yapılmak istenelerin arkasında da bu kasıt yatıyor.
Nitekim
Analar ağlamasın diyenlere, töröre karşı verdiğimiz şehitlere üç beş
kelle diyenlere, dağdaki ve şehirlerdeki törör karşısında acizliğini
gizlemek için öz kardeşim Kürdü sorunmuş gibi lanse edip, sözde kürt
açılımı bahanesi ile devletin mahkemesini, hakimini, onurunu, gururunu,
çapulcuların ayaklarına kadar götürüp onların şov yapmalarını
sağlayanlara sormak lağzım, Beyler eğer Çanakkalede Analar ağlamasın
denseydi, sonumuz ne olurdu?
Eğer Kürt
sorun ise bunların Çanakkalede ve diğer Vatan savunmalarımızda ne
işleri vardı?
Eğer Vatan
uğruna can vermek kelle olarak sayılmaksa, İslam daki Şehadet
mertebesinin, yani şehitlik mertebesinin muhatapları kimlerdir?
Şair ne
diyor Sahibi olmayan memleketin batması haktır, sen sahib çıktıkca bu
memleket batmayacaktır.
Nitekim,
Ülkemizide, Sizinde sonradan çark edip adına demokratik dediğiniz açılım
gibi bir açılıma ihtiyaç var.
Ama öyle
sizin, sandığınız gibi toplumun belli kısımlarını kastederk şuna açılım
buna açılım şeklinde degil. Bu şekliyle yapılacak açılımlar ileride çok
büyük tehlikeler doğurur, benim öp öz kardeşlerimi, kürt, laz, boşnak,
çerkez, gürcü diye açılım bahanesi ile azınlıklar haline getirirseniz,
hem kardeş kardeşten ayırmış olursunuz hemde ülkeyi, bölünmesi kolay bir
azınlıklar ülkesi haline getirmiş olursunuz.
Ülkemizde
ihtiyaç duyulan açılım, Önce Vatan Diyenlerin sonuncularından olan Şehit
Liderim Merhum Muhsin Yazıcıoğlunun da dediği gibi, toplumun tümüne
kesintisiz yirmi dört saat işleyen bir demkrasidir.
Sözlerimi
o büyük dava adamının sözleri ile bitirmek istiyorum.
Rabbim
başta Muhsin Başkanım olmak üzere Önce Vatan diyen tüm Şehitlerimizden
rağzı olsun ve onlara Rahmeti ile muammmele etsin. Bizlerede onların
duyduğu Vatan ve Millet hassasiyetini duymayı nasip etsin.
Ben
TÜRK'üm TÜRK esir olmaz!!!
Ben TÜRK'üm TÜRK bayraksız olmaz!!!
Ben TÜRK'üm TÜRK devletsiz olmaz!!!
Ben TÜRK'üm TÜRK ezansız olmaz!!!
Ben TÜRK'üm TÜRK hürrüyetsiz olmaz!!!
Çanakkalede bu ruh hakimdi.
ATB
Ggençlikkolları Genelbaşkanı
Turan
Yurdakul
Minare Meselesi
Anadoluda güzel bir deyim vardır,
delinin biri kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkarmaya
uğraşmış diye.
Demokrasisi, insan hakları, hayvan haklari, çevre dostluğu, din ve
vicdan hürriyeti vs. ile dünyada hatırı sayılır bir yer edinmiş olan
avrupanın, sözüm ona sözde aydınlarının ve ileri gelenlerinin
çoğunun, söz konusu islam, müslüman, islam corafyası ise nasıl çifte
standart uyğuladığını görünce ister istemez akıllara durgunluk
veriyor.
Geçtiğimiz günlerde İsviçre de yapılan, her yönüyle yanlış olan
minare referandum sonucu avrupanın hemen hemen her ülkesinde
birinci gündem maddesi olarak tartışılmaya başlandı. Tabiki konu
İslam, Cami, Minare olunca, avrupada yaşayan yabancıların uyumundan
tutunda, türk gençlerinin karışmış oldukları suçlara kadar herşey
masaya yatrılıyor ve tartışılıyor ve ortaya çıkan manzara, yada
çıkarılan manzara avrupada yaşayan yabancıların özelliklede
türklerin uyum konusunda çok zorlandıkları.
Buna
yine güzel türkçemizdeki güzel bir deyimle gaye üzüm yemek değil
bağcıyı dövmektir denir.
Birkere yukarıdada belirttiğimiz üzere din ve vicdan hürriyeti
anayasaında bulunan ülkelerde kendi halkının büyük çoğunluğunun
dini dışındaki dinlerin ibadet haneleri, dini yaşamları vs..
hakkında bir referandum yapması evrensel insan haklarına tersdir.
Böyle bir refarandumun sonucu üç aşağı beş yukarı zaten önceden
bellidir. Bu refarandumda asıl niyet yanlıştır. Bu aynı oynanmadan
önce manupile edilmiş, sonucu önceden belli bir Futbol musabakasına
benzer.
Özellikle doksanlı yılların başından beri önce çifte sonra
yaşadıkları ülkelerin sade vatandaşlıkları yine bu (müslümanlara)
insanlara dinlerinin islam olduğunu bile bile bu ülkeler tarafından
verilmedimi, bu konuyu (islamı ve değerlerini) tartışmaya açanlar,
bu sorunun asıl muhataplarının öncelikle kendi vatandaşları olan
millyonlarca müslümanın olduğunu bilmiyorlarmı? yoksa bu ülkelerin
anayasaları müslümana ayrı, hırıstiyana ayrımı? tasarlanmıştır da
böyle bir referanduma, veya böyle bir tartışmaya gerek görülür.
Her
fırsatta gündeme getirilen uyumsuzluk meselesi hakkında bu ülkelerin
yönetimleri üzerlerine düşeni ne kadar yerine getiriyorlar,
millyonlarca aşırı sağ zihniyette olan vatandaşlarını acaba
müslümanların kaçta kaç orantıda uyum sağlata bilmişler.
Değerli sözde aydınlar, şunları lütfen kulak ardı etmeyin bizler
müslümanlar olarak, aynı apartmanı paylaştığımız Hırıstıyan
komşularımızla, aynı soyunma odasını kullandığımız hırıstıyan veya
başka dine mensup iş arkadaşlarımızla, sahalarda beraber ter
döktüğümüz takım arkadaşlarımızla, aynı sırayı paylaştığımız sınıf
arkadaşlarımızla, ön yarğısız peşin kararsız uyum içinde avrupanın
ve avrupada yaşayan insanların dili, dini meşrabi,ne olursa olsun
istisnasız hepsinin refahı için karşılıklı sayğı ve uyum içinde
mücadele vermekteyiz.
Tabiki bağzı konularda henüz istelinen sevye yakalanmış değil.
Özellikle, genç nesil aşırı derecede vurdum duymaz, sorumsuz ve
yeteri derecede eğtimsiz yetişmektedir. Bunun sebebi bağzılarının
ima etdikleri gibi bu gençlerin müslüman kökenli oluşlarından değil,
birinci derecede o ülkelerin yanlış eğtim politikalarından dır.
Butür sorunlu gençler hangi dine mensup olurlarsa olsun istisnasız
içinde bulunduğumuz toplumun genel sorunudur. Eminimki bu ülkelerin
eğtim politikalrında yapılıacak olan düzeltmelerle bu gençlerin
eğtim düzenini sağlayacak ve yüzlerce gencimizi, dini kökeni ne
olursa olsun yanlış ve maksatlı gurupların yerine, toplumumuzda
sorumluluk üstlenecek bireyler haline getirecektir.
İnsanlarımız hanği etnik kökene, hangi dine mensup olurlarsa olsun
yine bizim toplumumuzun insanlarıdır. Bunu böyle kabül etmeliyiz.
Bizler Yunus gibi yaradılanı seviyoruz yaradandan ötürü
ATB
Gençlikkolları Genelbaşkanı
Turan Yurdakul
|